24 Haz 2013

16.09.2010 - Devrim'de Bir Teklif

ODTÜ-Devrim'e gitmeliymişim o akşam; öyle istedi. Yine ne menem bir sürpriz yapacak diye geçirdim içimden, açıkçası biraz da üşendim:) Üst kapısından girdim ve kocaman bir "Ben.." yazısı gördüm. Ne olabilirdi ki; "Ben, seni seviyorum", "Benim canım sevgilim.." Gerçekten fazla sallamadım. (nasıl ruhsuz bir insanım ben)

Birazcık ilerleyince alev alev yanan yazıyı gördüm: 

"BENİMLE EVLENİR MİSİN?" 


Sanırım çantamı düşürdüm yere.. Sonra taa aşağılardan sesini duydum; cevap veremedim.  Etraftan "hadi ama ne bekliyosun", "sormana gerek var mı", "ne dedi", "evet deee" sesleri.. Bir şeyler söylemek istiyordum tabi, ama sesim çıkmadı ki. Hem daha çok erken değil miydi, nerden çıkmıştı bu evlenme tekflifi yahu.. :/

Ben bu karmaşalardayken geldi, diz çöktü. Sonra yüzük, beyaz güller, o soru.. 
"Miiyyk" diyebildim, evet anlamında. =)

...

Ben böyle zamanlarda salaklaşıyorum sanırım, o gün hiç konuşamadım, sanki durumdan rahatsız gibi, parmağımda yüzük, kucağımda güller, ifadesiz yüzümle kalakaldım. "Rumeysaca" bu demekti ki; şaşkındım, mutluydum.



17 Haz 2013

İnsanoğlu..

İki gün önce "İnsanları ikiye ayırma, etiketleme!" diye isyan edenlerin bugün söylediklerine inanasim gelmiyor dogrusu..

Bir insan senden daha çirkin, daha geri zekalı olabilir. Fakir ya da para babası olabilir. Senin sahip oldugun imkanlar ona verilmemiş olabilir. Sen de muhtemelen bir başkasına göre öylesindir.. Tüm bunların ötesinde, o senin gibi düşünmüyor olabilir; k
abullenmek bu kadar mı zor?
Nedir alıp veremediğimiz, niçin hepimiz aynı topraklarda farklı şekillerde yaşayamıyoruz? 

Bir kere de etiketleme, aşağılama! Sana farklı olduğun için saygı duyulmasını isterken, senden farklı olana saygısızlık etme; onun "sen" olmasını bekleme. 

Ah, bir canlıya, sadece bu dünyada yaşama zorunluluğu verildiği için saygı duyabilseydik; onu ötekileştirmeseydik..

Ah be insan evladı!. Sana sadece "insan" denileceği günler de gelecek mi acaba?.


10 Haz 2013

O an..

Etrafında olup bitenleri anladığın "o an" ne benzersizdir.
"Acaba"lardan kurtulamadığın, hep "zannettiğin", olmasını istediğine kendini inandırdığın günler sona ermiştir, tam "o an"da. Artık net görmeye başlamışsındır her şeyi. Anlamaya, idrak etmeye çalışmana gerek kalmaz; kafana dank etmiştir bir kere.

İşte "o an" larda hayatımı iki parça halinde görürüm; rüyada olduğum ve bir daha asla aynı rüyaya dalmayacağım iki parça..

Bir söz ya da bir haber, en sevdiğim kahramanı bir önceki hayatımda bırakıverir. Şok geçiriyorum, içimden alevler yükseliyor gibi gelse de; aslında tam tersine, yüreğimdeki sıcaklığın beni terk etmesidir bu hissettiğim. Hararetle yanan bir ateşin üzerine boşaltılan suyla, dumanlar alelacele küllerden uzaklaşmak ister ya, işte öyle sönmüştür içimdeki ateş de.

Bu hissin adı ne öfke ne de üzüntü; bu ona karşı duyulan ilk soğukluk. Asla eskisi gibi olmayacağının ilk habercisi..


Yukarıdaki satırları seneler önce yazmıştım, nedense aklıma geldi "o an"..



2 Haz 2013

Evim güzel evim!

Yaklaşık bir sene önce (henüz evlenmemişken) Murat'a bir ev ilanı gönderdim ve dedim ki: "Keşke bu evi tutabilsek, tam istediğimiz gibi, ferah, geniş, tertemiz.. ama bize bir numara büyük gelir.. :("

Sonraki gün, haydi bir bakalım dedik, en azından görmüş oluruz, belki indirim de yaparlar. O gazla emlakçıyı aradık ve akşamında gittik. Bütçemize, zevkimize uygun dört tane ev önerdiler. Hepsini gezdik; son sırada ilanını görüp beğendiğimiz daire vardı. Apartmana girdik, dış kapının önüne geldik, emlakçı kapıyı açarken şaşkınlıkla birbirimize baktık; daire numarası kaç olsa beğenirsiniz? 16!. 
İçeri girdik, evi gezmeye başladık. 
Resimlerindeki gibi ferahtı, güzeldi; ama dolaplar, kapılar pislikten görünmüyordu.

Sonra... 

en sevdiğim köşeler :)

Sonra ne mi oldu? 
İşte şimdi bu evde oturuyoruz. :) 
Badanası boyası, tamiratı yapıldı, defalarca temizledik, temizlettik. Elimize her para geçtiğinde bir eksiğini aldık. Hala eksiklerimiz var; ama sorun etmiyoruz, insanın kendi evi gibisi yok. (..gerçekten kendi evi olmasa da :P)

kitaplarımdan asla vazgeçmem!.. aksesuarlardan da :)

saatleri seviyoruuuum..
çiçeksiz bir ev düşünülemez, onlar mutluluk için bahane..

Tapusu sizin üzerinize olmasa da, yaşadığınız yer o süreliğine sizindir bence. Sahiplenmek, orada yaşamayı sevmek; her ayrılıkta bir parça burulup, her kavuşmada huzuru hissetmek lazım. 
Orada ve orayı "yaşamak" lazım..