17 Eki 2013

Bugün bayram: "Sevgileri yarınlara bırakmayın.."

Çekingendim, tutuk ve saygılı.. İçine kapanık değil ama. İlle de kendimi belli eder, derste ilk ben parmak kaldırırdım. Kalabalıklarda yüksek sesle konuşur, herkese, her soruya cevap verirdim, aradaki mesafeyi koruyarak. Elimi tutsunlar, koluma girsinler istemezdim. Hele ki öpmeler, sarılmalar hiç bana göre değildi. Sevdiğini söylemek mi? Hayır. Bunların yerine konuşurdum durmadan, kocaman gülümserdim, uzaktan. Katıydım, mesafeliydim.

Sonra (neden oldu bilmem) kalbim yumuşadı, içim ısındı. Anladım ki; sevgisini göstermeyen anne-babalar pişman. Sırtını sıvazlamayan dostluklar eksik, sarılmanın verdiği güvenden (başka hiçbir şeyde bulunamayan) yoksun.. 

Şu bayram gününde de, kırgın olduğum herkesi gidip kucaklamak istiyorum. "Gel konuşup çözelim" yerine, ç günlük dünyada onu bunu boşveer!" demek. Sonra yaşananlar tekrar geliyor aklıma, kendime boşver diyorum. 
(Daha tam yumuşamamış kör olasıca..)

Behçet Necatigil ne güzel, ne yalın anlatmış "Sevgilerde" şiirinde. Beynime çivi gibi çakılmıştı bu dizeler. İki yaşında annesini kaybetmesi mi, bir babasının-bir anneannesinin evinde geçen çocukluğu mu, yoksa genç yaşta tüberküloza yakalanması mıdır kalemine böyle yazdıran, bilinmez. Hem "Geçtiği çizgilerden geçmedikçe, nasıl anlarız onu" değil mi?.  

Sevgilerde


Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.

Behçet Necatigil



12 Eki 2013

Pamuğumuz: Mia ^.^


"Evde hayvan beslemek mi? Asla.."

Ne olursa olsun, büyük konuşmayacaksın arkadaş. Ben ne zaman büyük laf ettiysem, ne zaman bir şeyi kınadıysam onu yaptım. 
Ev arkadaşı olarak kedi-köpek edinmek de bunlardan biriydi. (fanusta japon balığına lafım yoktu mesela:) )

Hayvanları (köpeklerden atlara, fillerden karıncalara kadar hepsini..) çok! seviyorum, ve onlara yaşama alanı bırakmayan insanoğlunun asla affedilmeyeceğine inanıyorum. Ama evde, hele ki bir apartman dairesinde olmazdı o iş.

Gel gör ki; sevgili eşim kediydi köpekti diye tutturdu. Yavru kedi ilanlarına bakmaya başlaması da benim kırılma noktam oldu sanırım. Madem o kadar istiyordu, madem bu ev benim olduğu kadar onundu da, o kedi buraya gelecekti..

Biz onu yerde ararken gökte bulduk. Bir arkadaşımızın, veterinerde dünyaya gelmiş ve ona hediye edilmiş kedisine bayağı bir sulandık. :) Evin eski patronu olan köpecikle bir türlü anlaşamayınca çaresiz bu minnak kediyi yeni ailesine, yani bize vermek zorunda kaldı. (zafer bizimdir!:))
 
Mia tam bir "küçük hanımefendi", öyle aniden kucağına atlamaz, ille benimle oyna diye tutturmaz. Çağırsan, diller döksen, nazlı bir "miiuw!" bahşeder belki.. Daha bize geleli çok kısa bir zaman oldu, kendini satmak için poz kesmiyorsa durum böyle. :)


Ayrıca, keman çalmayı ve çiçeklerle vakit geçirmeyi seviyor :P

Pet shop larda, o cam kafeslerin içinde acılı acılı bakan kedilere köpeklere daha çok üzüleceğimi ve hepsini bizim Mia'mız gibi göreceğimi biliyorum. Bize muhtaç bu minik 'can'ın sorumluluğunu aldığımızı, en ufak derdinde hüzünlere boğulacağımızı biliyorum. Ama fazladan eğlence ve mutluluk da edindiğimizi düşünerek teselli ediyorum kendimi..




8 Eki 2013

Benim şarkım


Sadece kiramı ödeyip, karnımı doyurmak için çalışmıyorum ki ben.. Bunaldığımda, "kalk gidelim uzaklara" diyebileyim, vitrinde gördüğüm o şeyi alabileyim, arada bir kendimi şımartabileyim diye de çalışıyorum.

Neden bu deli mesailer, kendini paralamalar sanıyorsun?

Geçimimi sağlamaktan öte, hayatımı güzelleştirmek için. 
Bir sürü heyecan, mutluluk ve hatta hüzün biriktirmek için; yani "yaşamak" için.. 

O kadarını da yapamayacaksam bu saçma sapan düzenin parçası olmam ki.. 
İki günlük tatilde koşamayacaksam yeşile maviye, evim dediğim şey televizyon izleyip uyuduğum yerden öteye geçemeyecekse, ben değil de bir bakıcı şahit olacaksa çocuğumun ilklerine..

İşte bundandır, ay sonunda elimde kalanla bakışmak yerine, anılar toplamaya hevesim.  
Hep söyledim, hep söyleyeceğim, binlerce adam üstüme yürüse şarkımı değiştirmeyeceğim!