28 May 2013

Üretken ev hanımı ayakları :)

Bundan birkaç sene önce dikiş makinesi alacağımı söyleseler hayatta inanmazdım. 
 Deli miydim ben; bir dünya hazır tekstil ürünü, envai seçenek varken debelenip durayım? Hem benim ne işim olurdu böyle şeylerle.. çalışmaktan vakit kalmazdı; örgüyle, dikişle uğraşmaz; her bir şeyimi hazır alırdım.. 

Pekiii.. şimdi önümde dikiş makinesi, eski püskü bir kumaş üzerine düz bir çizgi çekme çabası da nedir allasen? Haftasonu kumaşçılarda, düğmecilerde dolaşmalar, "üretiniz" temalı dergilerin başında geçirilen saatler; yeni heveslere yetmeyen yetiler veya vakitler.. Nedir bu üretken hanım olma merakı? :)

Sanırım kendimi sorgulamaktan, değişen huylarıma/fikirlerime şaşırmaktan vazgeçmeliyim. Onu sevebilir, şuna başlayabilir, ötekinin yüzüne bakmayabilirim. Kimi zaman koşturup, kimi zaman alık alık dolaşabilirim. Ben; önceden öyleydim, şimdi böyleyim.. :)


16 May 2013

"16"

Bu defteri rafta görünce sevmiştim, benim olunca daha çok sevdim. Yemek tariflerini toplayacağım bir deftere ihtiyacım vardı; fakat bu sayfalara yumurta ve un miktarını yazmıyorum. :) Hem ne farkeder ki, bir deftere neler yazılır neler. 

Mesela bugünün önem ve anlamını yazarak başlayabilirim; Rumeysa&Murat olmamızın 973. günü(!) olduğunu, 16 'ların bizi hala mutlu ettiğini.. 

Yıllardır evliymişiz gibi gelse de zaman zaman bu duruma ne çok şaşırdığımı.. bazı geceler rüyalarımda eski hayatıma döndüğümü ve bunun bana "şükretmeyi" hatırlattığını söyleyebilirim.. 

Ben kaleme söylerim, o deftere; defter bunları bağrına basar, belki senelerce saklar. Onca zaman sonra yıpranmış sayfalar açılır belki, kimi sayfa gözyaşı olur, kimisi tebessüm.. 


15 May 2013

Çiçekler, kalpler, çikolatalar ve daha bir sürü güzel şey :)


Canım sıkkındı..
Şirkette kötü bir gün geçirmiş olabilirdim, eşimle dostumla tartışmış ya da olmayan çocuğumun:) haylazlıklarına üzülmüş olabilirdim. Ne bileyim bir garip nedenden ekşitmiştim suratımı. Hiç farketmezdi. Devasız bir derdim yoktu; fakat canım sıkkındı..
Eskiden olsa o gün hayatı kendime eziyet ederdim. 

Bu kez öyle olmadı. Beni en mutlu edecek işlerden birini yapmayı tercih ettim. Mutfağa girdim ve kakolu kekcikler pişirip, onları en mutlu çikolatalarla, en renkli şekerlerle süsledim. :) İşim bitince fotoğraflarını çekip paylaştım ve daha da keyiflendim. 
Sonra elime en sevdiğim dergimi alıp sayfalarını çevirmeye başladım. 

Bilin bakalım ne oldu? Evet; artık canım sıkkın değildi. 
 Kendi kendime mutlu olabilmemin keyfini mi sürsem, yoksa bu zamana kadar bunu keşfedememiş olmama mı üzülsem bilemedim. Ee, bu kadar şey düşünmüş yazmışken geçmişe üzülmek olur mu; olmaz. 

Ama nasıl iyimserim, nasıl Pollyanna'yım. Aman nazarlar değmesin, yüzümüz solmasın.

Yanıbaşımda hiç yorulmadan fanusu turlayan japon, sen ne dersin; değmeyen şeylere üzülürsek, hakikaten bir derdimiz olduğunda ne yaparız? :)

6 May 2013

Ah canım hanımeli...

Efil efil bir yaz akşamında, el ele yürürken, kız aniden durdu, etrafına bakındı... sonra karşı kaldırıma geçti, duvardaki yaprakları inceledi... tekrar kokladı havayı...
O da merak içinde kızı izliyordu, yine ne menem bir gariplikle karşılaşacağını bilmeden... 
Kız birden diğer sokağa döndü ve yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. İşte, ılık rüzgarı takip eden koku buradan geliyordu; hanımeli çiçeklerinden... 
Sevdiceğini yanına çağırıp çiçekleri gösterdi; onların kokusunu, narinliğini, içlerinde biriktirdiği balı bir mucize gibi anlattı. 
O ise şefkatle baktı kızın yüzüne, "ne kadar çocuk.." diye düşündü.


Notlar: 

– Bu hikayedeki kız, bendeniz Rumeysa; yanımdaki ise, bir benzeri daha olmayan eşim Murat'tır. O ipek böceğiydi, ben hanımeli; ama birbirimizi uzaktan sevmeye razı olamadık bir türlü. Bu akşamdan yaklaşık iki sene sonra aynı deftere imzalarımızı attık. :)

– Bloga ismini veren zarif çiçek; 'hanımeli'. Evet onları çok seviyorum. Sevimsiz olgunluğuma rağmen, onların kokusunu duyduğum anda çocuklar gibi koşmak istiyorum..



5 May 2013

Başlangıç

Ne çok mutluluk yaşandı, ne çok acı derinlere gömüldü. Üzerinden yıllar geçti, paylaşmak ise hep yarım kaldı. 
Kendi kendime yazdım, çizdim, söyledim, söylendim. İsterseniz biraz da siz dinleyin. :) 

İlk yazımda yer verecek kadar sevdiğim dizeler buraya çok yakışacak:


...
bir bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce
belki aç kalacağım
suçlanacağım ölünce,
biraz yazdım, artık hep yazacağım
...

Özdemir Asaf